İlk çeyrekteki küresel borç: 305 trilyon dolar

AA

Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF), “Küresel Borç Monitörü” raporunu yayınladı.

Küresel borçlar ilk çeyrek sonu itibarıyla bir önceki
çeyreğe kıyasla 8,3 trilyon dolar artarak 305 trilyon dolara yükseldi.

Rapora göre, merkez bankaları faiz oranı artışlarının hızını
yavaşlatarak piyasa kırılganlıklarına yanıt veriyor.

Özellikle faiz oranlarının daha uzun süre yüksek kalması durumunda, bunun uluslararası borç piyasaları üzerinde önemli etkileri olacağı öngörülüyor.

Kamuya ait borçlar 85,7 trilyon
dolar oldu

Borcun dağılımına bakıldığında, hane halkına ait borçlar
birinci çeyreğin sonu itibarıyla 57,6 trilyon dolar, finansal olmayan
şirketlere ait borçlar 91,9 trilyon dolar, kamuya ait borçlar 85,7 trilyon
dolar ve banka gibi finansal şirketlere ait borçlar 69,8 trilyon dolar oldu.

Gelişmekte olan piyasalardaki borç

Gelişmekte olan piyasalardaki borç, yılın ilk çeyreğinde 100
trilyon doları aşarak tüm zamanların en yüksek seviyesine çıkarken, bu
sınıftaki ülkelerin yüzde 75’inin borcu artış gösterdi.

Gelişmiş ekonomilerin toplam borcu

Gelişmiş ekonomilerin toplam borcu ise ilk çeyrek sonu
itibarıyla 204,2 trilyon dolar olarak hesaplandı.

Küresel borcun GSYH’ye oranı yaklaşık yüzde 335

Küresel borcun GSYH’ye oranı birinci çeyreğin sonu
itibarıyla yüzde 335’e yakın bir seviyede istikrar kazandı.

Toplam GSYH’ye oranları dikkate alındığında, ilk çeyrekte
hane halkına ait borçlar yüzde 62,5’ten yüzde 62’ye, kamuya ait borçlar yüzde
96’dan yüzde 95,5’e, finansal şirketlere ait borçlar yüzde 79,6’dan yüzde
79,5’e inerken, finansal olmayan şirketlere ait borçlar yüzde 95,9’dan yüzde
96,3’e çıktı.

Küresel borcun artması beklentisi yaşanıyor

Toplam 305 trilyon dolarla salgın öncesi seviyesinden 45
trilyon dolar daha yüksek olan küresel borcun, hızla artmaya devam etmesi
bekleniyor.

Jeopolitik gerilimlerden ötürü ulusal
savunma harcamalarında daha fazla artış beklentisi hakim

Yaşlanan nüfus, artan sağlık maliyetleri ve önemli iklim
finansmanı boşlukları dahil faktörler, hükümet bilançoları üzerinde baskı
oluşturmaya devam ederken, artan jeopolitik gerilimlerin de orta vadede ulusal
savunma harcamalarında daha fazla artışa yol açacağı tahmin ediliyor.